C U M A P O S T A S I Lele Mardin

C  U   M   A      P   O    S    T    A  S  I     :

                    Lele  Mardine
                 ‘’Yola çıktım Mardine,Düştüm senin derdine!..’’

                Yediğin senin olsun gördüğünü anlat demiş ecdat. Gezen mi bilir okuyan mı metaforunun tek bir cevabı yok. Ama gezmenin dünya üzerindeki kültürleri tanımada ve insanın entelektüel gelişiminde çok büyük etkisi var.
...
                 Doğuya yola revan olurken aklıma şu fıkra geldi. Fıkra bu ya. Doğulu ve Karadenizli uzun yola çıkmışlar. Yolu keyifli hale getirelim diye sırayla birbirimizin sırtına binelim ve yöre türküsü söyleyelim. Tamam mı? Tamam. Önce Karadenizli binmiş.Rivrivriv de rivriv,biraz gidince hop inmiş. Sonra doğulu Karadenizlinin sırtına binmiş. Başlamış söylemeye:le le le de le leee..Bizum uşak baktı sırttan inen yok. La uşağum ne zaman bitiy,öldük da!?..Doğulu sırttan aşağı:Gardaş bu daha Lelesi daha bir de lolosu var..deyince karadenizlu kan ter içinde sinirli,bin pişman bakay:Neddersun!!!..;) 
Mardin’e geç geldik ve gördük. Birçok dostumuz doğu memleketlerine davet etmesine rağmen bazen vesilelerin örtüşmesi ve vaktin tamamına ermesi gerekiyor. Öncelikle bizim neslin doğu algısında ve bilinç altında terör ciddi bir yer tutuyor. Memur ve askerler için adı üstünde; şark görevi!..
..
                 Dermatoloji Deneğinin bir kongresi vesilesiyle gittik Mardin’e. Tıpçılar biz Hukukçulara göre şanslılar. Zira yaptıkları kongrelerle kendi alanlarındaki son gelişmeleri takip edebiliyorlar. Bu faydası yanında gerek doktorların fikir paylaşımı ve sosyalleşme adına güzel etkinliklere sahne oluyor. Tabii bu etkinliklerin sponsorları ilaç şirketleri. Hukuk camiası bu tür sponsor bulamadığı için bu organizasyonlar da hayli geride. Biz de hanım kontenjanından takılıp katılıyoruz doktorlara. Tabii ki otel,uçak vs. gibi şahsi masraflarımı kendim karşılıyorum.
….
                  Abbaralardan  geçerek tarihi taş konakların arasında dolanırken zaman duruyor sanki. Tarihi çarşı da ticaret hala çok canlı. Kuruyemişten,ete,hamur işine, sabuna kadar ne ararsanız var. Çarşıda dolaşırken kafanızı kaldırdığınızda gördüğünüz minarelerden yakınına dalınız. Ulu cami,Latifiye camii ve diğerleri. Camiler genel de bu bölgede üç yılı aşkın hüküm süren Türk beyliği  Artuklulara ait. Camii ve müştemilatı ve şadırvanıyla komple bir yapı. İnşaasında kullanılan taş işçilikleri gerçek bir sanat eseri. Avlusunda yapılan ve susayanı sulayan ve fotoğraf çekene güzel pozlar sunan çeşmeleri iç avlu şeklinde ve anlatılana göre bu çeşmeler dardan genişe  artan yapısıyla bir hayat ağacını remzediyor. Dolaşmaya ve hatta sıcak havada serinleten ortamıyla tam bir uzlet mekanı.
....
          Sıcaktan çok şikayetiniz var ise Haziran,temmuz ve Ağustos haricinde gelin bu şehre. Mor  Gabriel,Deyrulzaferan manastırı,Kırklar kilisesi gibi İslamiyet öncesi inşaa edilen ve son dönemde imar ve ihya edilen tarihi kilisleri gezebilirken Mardin Müzesi,Sabancı Kent müzesi,Zinciriye medresesi  ve Mardin tarihi çarşı ve camii ve sokakları ile Midyat devlet konukevi ve kuyumcular çarşısı ve daha bir çok tarihi yapıyı zaman ayırabildiğiniz kadar genişleterek gezme ve tarihe tanık olma imkanınız var. Kiliselerdeki karşılama ve sunum profesyonel gençler tarafından yapılıyor. Ve bir propaganda içeriyor. Gerek manastırlar ve gerekse tarihi çarşı içerisinde ve mekanlarda bineal vs.adı altında misyonerlik faaliyetleri diz boyu. Camii mederese gibi mekanlarda ise sizi 12 yaşlarında abi foto çekeyim mi!? diyen çocuklar karşılıyor. 
...
               Şahmeran;dağda yaşayan yılana benzeyen bir kız efsanesi. Babasının sözünü tutarak hergün süt veren ve bir altın alan çocuğun şahmeranı öldürerek mağaradaki tüm altınlara birden sahiplenmek istemesi,klasik insanın tamahkar yanı. Altın yumurtlayan tavuğu kesme hikayesi. Ancak çocuk şahmeranı öldüremez ve fakat kuyruğundan yaralar. Şahmeran da çocuğu öldürürür ve o civardaki yerleşim yerlerine de  zarar verir. Zamanla çocuğun babası Şahmerana varır ve olan oldu gel yeni sayfa açalım ve birlikte sulh olalım der. Şahmeran ise  babaya meşhur o sözü söyler: ’Ben de kuyruk acısı sen de evlat acısı varken biz dost olamayız!
Mardin de gece veya gündüz otururken Mezapotamya ovası boylu boyunca uzanır. Dingin Diçle ile hırçın  Fırat arasında bulunan Mezapotomya çağlar boyu ve günümüzde bereket ovası. Ve size yüksek Mardin evinin avlusundan  Mardin denizi hiissi uyandırır. Mardin denizi!..
….
           Siyaset de sessiz ve derinden sert geçiyor. Şehrin merkezi ve ilçelerindeki  farklı ırka tabii vatandaşlar arasında farklı tercihler beliriyor. Aslında açıkça söylemek gerekirse iki parti var:Akparti ve Hdp. Hdp Kürt nüfusun ekser tercihleriyle son seçimde dört Akparti ise iki vekil çıkarmışlar. Akparti her yerde olduğu gibi yüzyıllık cumhuriyet dönemininin açığını kapatmak için yol,okul vs.şehri imar etmek zorunda ve aynı zamanda siyaseten sahaya hakim olup vatandaşla irtibatı kesmemekle imtihan oluyor. Diğerinin çok  bir imtihanı yok. Tek sebep var. O da ideolojik. Saha hendek olayları sonrası huzurlu. Fakat doğudan hala şehit cenazesi taşıyoruz. Ne zaman bitecek bu görebilene. Cevap sığ ırkçı ve birilerinin bu coğrafayaya biçtiği politik ayrışmadan vazgeçip,Medineden ve Horasanlardan gelip bu topraklara emek verip islam ile dirilten inanç ve siyasaya tekrar  dönebilmekte,şehrin merkezinde metfun El Cüheyninin derdi ile dertlenmekte. Yoksa dünya harap ahiret azap..

       Nusaybinden  Midyata giderken Suriye ile aramıza inşaa edilen altıyüzküsur km.lik duvarı ve aradaki mayınlı alanı görmek mümkün. Hendek olaylarında yediyüzü aşkın şehit vermiştik. Hendek olaylarında yapılan müdahale ile saha ciddi oranda temizlenmiş durumda . Mardin Midyat ve yollarda turist olarak gezmek mümkün. Bu rahatlık turizme de yansımış. Gerek Mardin merkez ve gerek Midyat turizm açısından gayet canlı ve esnaf da bundan memnun görünüyor. Dora antik kentine doğru Mardin türkülei mırıldanırkan solumda bizi takip eden ümmeti bölen duvarlar ruhumu daraltıyor. Bugün için makul gibi gelse de bu duvarlara bakarak,,gönül coğrafyası Misakı Milliyi doğuda Çine, Batıda Viyanaya güneyde Afrikaya tutunup huzur ve barış dağıtan medeniyetiminizin dirileceği ve aramızdaki duvar ve nifakların tuzbuz olacağı günleri düşlüyor ve dua ediyorum.
....
             Telkari gümüş üzerine sanatsal el işçiliği. Tarihi duvaralara taş işçiliği ile işlenen sanat gümüş de bu sefer telkâri işçiliğiyle buluşuyor. Midyat  yolu üzerinde Beyaz su dağın dibinde ırmak gibi fışkırıyor. Buz gibi kimine mesire yeri fırsatı sunuyor, kiminin ise  meyve bahçelerini suluyor.
            Gastronomi olarak tabiiki en başta et yemekleri sizi karşılyor. Mardin merkez sıra geceli ve reyhani oyunlu otantik ortamlı Lokantaları ile güzel bir akşam yemeği fırsatı sunuyor. Mardin denizi manzaralı Cafeler de geceye kadar muhabbet için geniş ortamlar mevcut. Mardin türkülerini  cümbüş ve zurna ile güzel sesli yerel sanatçılar coşku ve şevkle söylüyorlar.   Çarşıda Süryani çöreği,badem şekeri  hediyelikler. Yanına bıttım ve diğer (eşek sütünden dahil)  sabun ve yerli kolonya çeşitlerini de düşünebilirsiniz. Yeşilli ilçesi ise kiraz diyarı.
Göremediğimiz tarihi olarak Mardinin küçük hali denilen Savur dahil diğer ilçeler de zamanı olanlar için nice fırsat ve hikaye dolu.
....
        Peygamberimizin postası olarak bilinen (Şeyh  Çabuk) Abdullah bin Enes bin Elcüheyni de şehir merkezinde mimari olarak tavanı basık ve huzurlu bir camiininin içinde metfun.  Kendisini selamlıyor ve peygamberimize arzuhalimizi postalayıp şehrin dar sokaklarında kaybolarak ve vakti kuşanarak muhabbetle yürüyoruz…
(Gezi için mihmandar Mardinli Av.M.Rıdvan Arslan,İsmail,Şeyhmuz ve Mimar Dr.Faruk beye ve yol arkadaşlarımız Dr.Tuncay-Dr.Serap çiftine tşk.ler).
Slm ve dua ile..
www.alimetin.av.tr

YORUM EKLE