Dedem HACI ALİ EFENDİ

P A Z A R P O S T A S I:

Dedem HACI ALİ EFENDİ:

Dedemin dedesi Çorum İskilip’ten gelip yerleşmiş Taşova Belen(Belevi) köyüne.

O vakit oralar Tokat iline bağlı.

İskilip’te Hatiplerden. Hatipler küme sokak adımız.

Babamın babası yani dedemi hatırlamaya başladığımdan vefatına dek nerdeyse aynı idi. Sanki hiç değişmemiş geldi bana.

Ekmeğini kendi emeği ile kazandı. İleri yaşına dek tütün,pancar,buğday,arpa vs.bunun gibi çiftçilikle uğraştı.

Köy camiinin her daim cemaatinden oldu. Köyün resmi imamının yanında fahri imamı idi. Yumuşak huylu, İmamlığı ve Kuran tilaveti naif idi. Allahu Ekber derken Ellahu Ekber şeklinde a’yı e’ye yakın teleffuz ederdi. Bir oğlunu da ki uzun yıllar İzmitte imamlık yapan amcam Gülahmet hocayı(Allah rahmet eylesin) 1960 larda İstanbul Fatihe Kuran eğitimine göndermiş. Diğer çocukları pek okuma şansı bulamamış. Erken yaşta evlenip hayata atılmışlar.

Kış geceleri onun için bitmezdi sanki. Yatsıyı kılıp akşam ‘aceslerine’ bize damlardı. Acesi sonuna kadar izler. Aces bitince de laf açar sohbet ederdik. Yoğurt ve elma pekmezini yatsuluk olarak yerdi. Vakit biraz ilerleyince hafiften şekerleme yapınca Dede uyuyorsun!? deyince yok canım! deyip kabul etmezdi. Kış gecelerinde başka akraba ve komşular da gelince koyu sohbetler olurdu. Gece yarısına yaklaşınca hadi artık ben gideyim deyip yola revan olurdu. Yol deyince karşı ev.

Evi ahşaptan, önünde yazın çulla silkeleyip yediğimiz beyaz dut ağacı. Ki ağacın karşısında rahlesi Kuran okurken hatırlarım,kendini de güneşe verirdi. Evin önü duvarla yoldan ayrılmış iki taraftan ahşap kapı ile girilir. Hafiften gıcırtı yapar kapanınca. Giriş kapısı işlemeli yeşil yağlı boya ile boyalı. Soldan yukarı tahta merdiven,şimdilerde dublex dedikleri tarzda yapılmıştır. Bu merdivenden çıkarkan solda küçük oda kış boyu derilmiş elma ve nar ve soğan sarımsak deposu. Kışın sohbet başladığında buraya girip serili elmadan alıp aşağıya yeterince indirebirsin. Sağ üst taraf aynı zamanda misafirhane. Giriş açık bir salon. Sağda aşevi. Aşevi aynı zamanda oturma odası. Duvarları kabe ve Mescidi nebevi resimleri ile süslü. Çiçekli basmalardan perdesi. Solda ahşap dolap. Çekmeceyi açınca içerden pötibör bisküvi ve lokum eksik olmaz. Haçtan getirdiği kabe fotoğraflarını gösteren makine oyuncağımız. Dolabın üst katında çeşitli makarna,pilav vs gıdalar mevcut. Bir kapağı açınca içinde sarılı kefen de orada. Kuzinenin sıcaklığı tüm odayı ısıtmış,üstünde güğüm. Çatısı kiremitli. İnsanı gibi mimarisi de insana huzur veren bir yapı. Şimdilerde bu ev gibi birçok ev de yerinde yerler esiyor. Bir betonlaşmadır almış başını gidiyor. 1980 lerde büyük şehire göç edip İstanbul’u betona veren nesil emekli olup memlekete dönüp dede veya babalarının evlerini yıkıp,üzerine beton döküyorlar. Köyler estetikten yoksun ve geleneğe aykırı şekilde betonlaşıyor maalesef.

Emeği ve alın teri idi azığı. Tarla işleri yanında ustalığı da vardı. Elinde keser ile hatırlarım hep onu. Ustalıkla yaptığı köy fırını hala ayaktadır ve ekmek pişirmeye hazırdır.

Dedeme psikolojik sıkıntı yaşayan veya büyü yapılmış gibi sıkıntılar yaşayanlara da bir nevi danışmanlık yapardı. Gelenler eğer geceye yakın ise ailecek üst katta misafir de edilirdi. Bir nevi tedavi için gelenlere ücretsiz nusha vs. ayetlerden bir tedavi uygular. Ve insanların gönlünü hoş ederdi. Bunun ilmi de vardı kendisinde. Genellikle kötü amaçla kullanılan büyü vs tarzı etkilenmiş olanlara karşı şifa dağıtırdı. Otobüsle meşakkatli iki haç ziyareti yapmıştı ,hafız değildi ama neredeyse hıfzetmişti Kitabı.. Yıldızname vs. tarzı bu ilmi içeren kitaplar da mevcuttu kütüphanesinde. Osmanlıca yazar ve okurdu.Yeni yazıyı da el yazısı ile yazardı. Kütüphanesi bir dolapta idi. Fırsat buldukça tefsir kitabını çıkarır ve okurdu. Ve kütüphane ölünce sana emanet derdi. Lakin kütüphane de elime ulaşmadı. Ne oldu bilmem… Üzerimizde emeği -Hacı anne- ile büyüktü. Torunları olarak çocukluğumuz onun evinde geçti. Hala kuzineden çıkmış elle küçük top halinde sıkılmış helva kokuları gelir oralardan..

…..

O vakit sol geleneğin hakim olduğu köyde-ki damadı uzun dönem belediye başkanlığı yaptı- Kıbrısı harekatından hemen sonra doğduğumdan adımı Bülent koymuşlar. Fakat dedem ‘benim adım olacak!’ deyip kütüğe Ali olarak yazdırmış. Tüm torunlarının adı Kitaptandır ve güzel isimlerdir..Aynı şekilde Liseye yazılırken İmam Hatip eğitimi almamda da yine onun müdahalesini gördüm. Ki bu iki müdahalesi için de kendisine müteşekkirim.

…..

Son yıllara yaklaşınca yaşlıların ve çocuklarının ve hatta torunlarının da dünya imtihanı ağırlaşır. Onun da.. !?

…..

Dedem Özal ile aynı ayda vefat etti. İstanbul ‘a Hukuk fakültesinde ilk yıllarım. Vefat edince talebedir kafası karışmasın mantığı ile haber bile verme gereği duymadılar. Bir hafta sonra duydum vefatını. Hala içimde bir yara.

Dut ağacının altında güneşe kendini vermiş vaziyette Kuran okurken rahatsızlanmış ve üç güne vermiş emaneti.

Şimdilerde köy mezarlığında sessiz,asude ve huzurluca uzanmış sura üflenmeyi bekliyor. Ve çocuk ve torunlarını da yanına alarak halkayı genişletiyor. Uzaktan her vakit ve gittikçe de mezarlıkta üzerine dökülen yaprakları toplayarak gönderiyorum dualarımı.

Dedeler anlatılmaz yaşanır. Tabii paylaşacak çok anı var hafızalarda saklı…

Köyde lakapsız insan olmaz onun lakabı: Hacı Ali Efendi .

Biz razıydık ondan. Onun ‘alın teri ile karılı dürüstlükle süslenmiş hayatı’ rehberimizdir, yolumuzu aydınlatır. İnşallah biz de böyle anılırız.

Dedemiz Hacı Ali Efendi.

Vefat ayı vesilesi bu yazı ile de sizden de ona ve geçmişlerimize dua bekleriz. Hayırlı Ramazanlar. Slm ve dua ile.

Ruhu için El_Fatiha..

Nisan-2021/alim

www.alimetin.av.tr

YORUM EKLE