Gelin onu Mehmet Karahocagil'in ağzından dinleyelim...:
Önce onun Vergi Dairesi, benim muhasebecilik, sonra onun şiir sevdası ve benim radyoculuk yıllarımda kesişen dostluğumuz..."Gecenin Akışı" adlı şiir programıma yazdığı dörtlük beni ne kadar da mutlu etmişti. Youtube de seslendirerek paylaştığım ve onbinlerin dinleyip sevdiği "Gideceksin Biliyorum" isimli şiiri ve Şehri şirinimizde tiyatro adına vermiş olduğu büyük emekler ve güzellikler...
Ve bir vakit gelecek diyecekler ki Mehmet Hopal'ı "kaybettik"... İnanması güç ama aldığmız bilgi gerçeğin bu olduğu yönünde. Amasya'nn başı sağolsun...
O'nu tanıdığım için bahtiyarım... Ama duyduğum *kaybettik* kelimesiyle söylenebilecek sözlerin nasıl boğazda düğümlendiğini anlatmak çok zor.
Güzel şiirleriyle, tiyatroculuğu, sanatkar ruhu ve Rabbimin çok özel insani hasletlerle donattığı bir kardeşim olarak ben onu çok "İyi bildim" ve hakkım helaldir. İnşaallah oda bizlere helal etmiştir. Sevgili Mehmet Hopal kardeşimin güzel bir sözü vardı; "HER AYRILIK BİR KAVUŞMADIR ASLINDA...
BİR LİMANDAN YOLCU EDİLEN GEMİYİ DİĞERİNDE KARŞILAYAN BULUNUR…" seni varacağın diğer limanda gül yüzlüler karşılaşın. İnşaallah Resul-ü Ekrem Efendimiz'e komşu olasın... Rabbim taksiratını avf, makamını Ali, mekanını Cennet eylesin.
Kullu nefsin zâikatul mevt (Amenna ve Saddakna... Her nefis ölümü tadacaktır-Ali İmran)
Gideceksin biliyorum
Adım gibi hem de,
Üç vaktin birinde,yarım bırakıp bu öyküyü,
Dertlerimi azdırıp,
Şiirleri küstürüp,
Şarkıları susturup gideceksin.Çakallar’a bahar gelmeyecek belki bir daha,
Yeşilırmak yeşil akmayacak belki,
Halkalı Sokakta, Torumtay’da.
Yüz kapısında Yüzevler’in.
Ayak izlerimi süpürmeyecek çöpçüler.
Ve gece bekçileri,
Düdük çalmayacak ardım sıra.
Adın kalmayacak taş duvarlarda,
Başıma uçacak bu kentin bütün binaları.Kapayıp kapıları çıkıp da gideceksin!
Dağları üzerime yıkıp da gideceksin!Gideceksin biliyorum,
Adım gibi hem de.
Üç vaktin birinde, yarım bırakıp bu öyküyüMaviden öteye renk,
Sevgiden kutsal kavram,
Ölümden öteye adres yok.
Sen yoksan, hiçbir şey yok.
Ne rüzgarda saçların kısrak yelesi,
Ne çise düşmüş toprakta kokun,
N ede bütün pembeler de dudakların var.
Yok bile yok, bütün lugatlarda.
Kaldırımları yok bu kentin.
Sokakları yok parke taşlı.
Kerpiçten evleri yok artık yıkık dökük,
İnsanları bile yok anla işte!
Bil cümlesi defnedilmiş Tekirdede’ye
Bir çırpıda,
Balık istifi,
Koyun koyuna mahrem sayılmadan.
Su gibi...sabun gibi...gökte bir yıldız gibi...Düşten bir nehir gibi akıp da gideceksin
Bu şehri baştan başa yakıp da gideceksin.
Gideceksin biliyorum,
Adım gibi hem de;
Üç vaktin birinde,yarım bırakıp bu öyküyüIşıkları söndürüp,
Kepenkleri kapatıp,
Paslı bir kilit vurup, iflas etmiş yüreğime.
Kâh bir kedi yavrusu gibi, kasap kapısına
Kâh günah çocuğu gibi cami avlusuna.
Arkana bile bakmadan, koşarcasına
Bu sevdaya baş komadan,
Gözlerimde yaş komadan,
Taş üstüne taş komadan gideceksin.
Seninle gidecek sana ait ne varsa
Bir ben kalacağım bu kentin orta yerinde
Bir başıma,
Paramparça,
Darmadağın,
Ve kan tükürdüğüm kaldırımlar.
Kalp yetmezliği,
Karaciğer yetmezliği,
Ve kendime yetmezliğim.
Yetmezlikler içinde
Bir deli daha eklenecek sokaklarınaTırnak uçlarına kadar kara sevdalı
Ve kızılca kıyamete atılmış, yorgun yüreğiyle
Hakkını helâl edip,
Aşkımı yalan edip,
Gönlümü talan edip,
Acıları gönlüme ekip de gideceksin
Savurup saçlarını çekip de gideceksin.Gideceksin biliyorum,
Adım gibi hem de;
Üç vaktin birinde, yarım bırakıp bu öyküyüYa bir Eylül akşamı yapraklar dökülürken,
Ya bağ bozumunda Ekim ayında,
Ya da Kasım da göçmen kuşlara yoldaş olup,
Kırağı düşerken kasım patlara,
Beni öksüz,
Beni darmadağın,
Beni anadan üryan bırakıp,
Memleketin orta yerinde
Biliyorum gideceksin;
Şiir, mektup ne varsa çöpe doldurup,
Parçalayıp bütün fotoğrafları,
Gırtlağına basıp bütün anıların,
Ve anasını ağlatıp umutlarımın yediden yetmişe.
Sır yüklü, sabır yüklü, kahır yüklü
Bana bile söylemeden sevdiğiniYüreğime köz bırakıp,
Beni bana küs bırakıp,
Kapkara bir yas bırakıp,Unut beni elveda deyip de gideceksin,
Diri diri mezara koyup da gideceksin.
Mehmet HOPAL