TEHLİKELİ BOYUT

Şahsi ve kurumsal çıkarlarınız için kısasa kısasta devlet-millet kavramlarını kullanırsanız o kısas başınızın gövdenizden ayrılmasına sebep olabilir.

Teknoloji ve medeniyet yükseldikçe ne hazindir ki değerler bir bir merdiven altına itiliyor. Öyle ki, şahsi ve egoist yaklaşımlar millet menfaatlerinin önüne geçmiş durumda. Hele de bazı absürt durumlar devlet ricalinin hatalarını kişisel öfke ve kinlere örnek teşkil ettirilmeye çalışılıyor. Bu durum bir ‘’emsal teşkil etme’’ kalıbına uydurulmaya çalışılarak çok ama çok tehlikeli bir boyuta doğru yol almaya başladı.

İşin çok enteresan olan tarafı ise, toplumun bilgi almaya çalıştığı ‘’entelektüel boyut’’un kahramanları da bu duruma ışık tutuyor. Gazete köşelerinde, yetmedi ekranlarda alabildiğince bu şahsi egoları balon yapıp, devlet ricalini de töhmet altında bırakma gayreti içerisindeler. Bu kalemşörlerin benim nazarımda hiçbir değeri olmadığını net bir kavramla açıklamak isterim. Üç beş kitap çıkarmakla, birkaç (önceden ayarlanmış) ödül almakla bu yanlışı millet nazarında bir metazori taktiğiyle kabul ettirmeye çalışmak abesle iştigalden öteye gitmiyor. Öyle hummalı çalışıyorlar ki, kendilerini bir ilim dehası olarak bu gençliğin hafızalarına yerleştirme gayretindeler. Eğer bizler bu gayretleri pasifize edemezsek, kendi ellerimizle ve gözlerimizin önünde bu gençliği onlara yem etmiş olacağız.

Tarihe baktığımızda ve tarihi yazıtları okuduğumuzda ‘’TEKERRÜR’’ denen bir kelimeyle karşılaşıyoruz. İşte bu tekerrürü ettirmemek için hem tarihin gidişatını, hem de tekerrürün nerede ve neden karşımıza çıktığını çok iyi hesap etmeliyiz. Hele de bu tekerrürleri bir şarkı nakaratı gibi dillerine dolayanlara ise çok daha dikkat etmeliyiz. Unutmayalım ki kontrollü yaşam gelecek yaşamın garantisidir.

Son zamanlarda yazar ve yorumcuları takip ettikçe ne kadar boş arazilerde koşturduklarına şahit oluyorum. İstisnalar kaideyi bozmaz diyerek, bu boş arazilerde cirit atan ve dolu dolu ilim deryası zannedilen adamcıkların neler yaptıklarını ve nereye koştuklarını gördükçe onların peşinde gidenlere üzülüyorum. Bile bile ‘’lades’’ demek bu diyorum kendi kendime. Acaba bu bir tükenmişlik sendromu mu ? Yoksa beyinlerinin uzaktan kumandayla idaresi mi söz konusu diye düşünüyorum. Millete ayna olmak, ya da millete nasihat verme yetkisini kendinde görenler, modası geçmiş ünlülerin magazinsel alanda kendilerine oyunlar araması misali bir kalıba girmeye çalışmaları çok acınası bir durum olur.

Her ne ise kıymetli okurlarım, ne Ahmet, ne Mehmet ne de Yılmaz… Aklınız ve fikriniz isimlere değil, size verilen bilgilere odaklansın. Eğer aldığınız verinin çıktısı size yaramıyorsa, o veriyi tamamen sisteminizden silin. En güvenli kontrol mekanizması emin olun ki kendi aklınızdır. Başka akılların vereceği kontrol size verilen yanlış verilerin kontrolünde olandır. Tıpkı sizi maddi olarak soymaya kalkan her daim kendini güncel tehlikelere karşı yenileyen virüs programları gibi.

Kalın sağlıcakla….

Müslüm SÖYLER

YORUM EKLE