Türkiye Yüzyılı Gerçekleri

Adım adım gelen endüstriyel, teknolojik, sanatsal ve bilimsel çalışmalar meyvelerini vermeye başlıyor. Bir yerlere ‘’aman gücenmesinler’’ deme devri kapandı dostlar. Dik ve ne dediğini bilen, sağa sola oynamayan, sağlam zeminde köklü düşünüp afaki projeler üretenler kazanmaya başladı.

İlmin, sanatın ve üretimin belli ideolojiler çevresinde ve belli ilkeler üzerinde yürütülmesi nedeniyle 1920’lerden beri bu ülke saplantılara ve cehalete sürüklendi. Hem de bile isteyerek.

Batı emperyalizminin öldürme-yaşat ‘’Ayağa kaldır, yürümesine izin verme’’ tarzı dolduruşları ve ikna çabaları şimdilerde sadece ‘’sosyal medya trolleri’’ tarafından kabul görüyor.

Türkiye Yüzyılı sesleri belki bazılar için ‘’uzaktan kulağa hoş gelir’’ çağrısı bırakmış olabilir. Gerçekte bu çağrının ne denli uzun bir sabrın ve çalışmanın sonucu olduğu önümüzdeki 5 yıllık süreçte alenen görülecektir.

Öncelikle geçmişi hayal edelim. Neler yapıldı, bu ülke nelere gebe bırakıldı. Bunları 20 yıllık tarihi süreç içerisinde atlamadan inceleyelim. Ta ki, çözüm süreci, Suriye politikası ve 15 Temmuz öncesi.

Aslında Rahmetli Adnan Menderes ile başlayan bir süreçti bu. Ardından ısrarla dile getirilen Türk Dünyası mesajları. Bu mesajlara ‘’dalga geçme kültürü’’ ile cevap veren bir kısım medya fareleri.

Türk Dünyası Lideri Rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeş’in Turan, yani Türk Birliği yalnız Asya’dakiler değil, bütün Türklerdir. Yani ilmî manâsından başka olarak Türkiye’dir. Memleketimizin ilim, irfan, sanayi, iktisadı bütün yeryüzündeki Türklerdir. Yani Türk Birliği yalnız Asya’dakilerle değil, Bulgaristan’daki, Yunanistan’daki vesair yerlerdeki Türkleri de içine alan bir mefhumdur.” sözleri kabul görüp devlet yönetimi anlayışına girdi.

İşte bu süreç yıllarca bizi yönetmeye çalışan dışardan bağlantılı güçleri rahatsız ediyordu. Türlü oyunlarla bu süreci baltalamaya çalıştılar. Darbeler ve ahlaki yönden çökertme çalışmaları alenen belirgin olan çalışmalardı.

Görünen o ki, Türkiye güçlü olmalıydı, hem ekonomik yönden hem de siyasi yönden. Zayıf ve sıska bir yönetim bu baltalamaları asla durduramazdı. O nedenle Erdoğan üzerine oynanan oyunların genel karakteristiği ‘’güç dengesi’’ denen durumu sahnelemekti. Her yapılan yeni atılım ve yatırımın karşısına Erdoğan’ın mal varlığı, Saray masrafları ve çevresindeki zenginler hedef alınıyordu. Halbuki bu güç bile isteyerek gerçekleşiyordu. Maddi güçsüzlük gelecek hayallerine vurulan en büyük pranga oluyordu. Erdoğan bu şifreleri çözmüş ve ‘’kim ne derse desin’’ parolası ile yatırım ve doğru hamlelerle bildiklerini icraata dökmeye devam ediyordu.

1993 yıllarında Sayın Devlet Bahçeli’nin bir konuşması bugünlerin temellerini oluşturuyordu. 2023 yılının Türk Dünyası’nın yüzyılı olacak derken, bu ezber söylenen bir söz değildi. Rahmetli Türkeş Erbakan ile yaptığı ittifak ile bu günlerde yapılacaklar için ülkücülere bir ‘’öngörü’’ şifre sunmuştu.

Şimdi gelelim 2023 seçimleri sonucu ortaya çıkan tabloya.

Muhalefetin dahi yeni kabine açıklandığında ‘’vay be’’ ! deyip hayretler içerisinde kaldığı bir kadro ortaya çıkmıştı.

Ekonominin belini doğrultacak güçlü bir kadro ile devlet teamüllerine yakışır bir bakan atamaları gerçekleşmişti.

Bu gerçeği anlayabilmek için siyaseti ve ekonomiyi iyi okumak ve okuduğunu anlamak gerekir.

Boş alana doldur boşat yapmakla ülke idare edilmez.

Şimdi geçmişi kenara bırakıp yolumuza emin adımlarla bakmamız gerekir. Ülkemizin geniş manada bir yükselme devrine girdiği aşikardır. Uzun değil beş sene sonrası meyvelerini toplayacağımız bu zahmetlerin sefasını evlatlarımızın sürmesi kimin zoruna gidebilir ki !

Gabar’dan çıkan petrol, Karadeniz doğalgaz santralleri, nükleer tesisler, sanayi hamleleri, sağlıkta hızla atılan adımlar, havacılık sektöründe dünya da ilk sıralara yerleşmek, hızlı taşımacılık alanında hızlı trenler, yollar, köprüler, tüneller ve daha proje bazında onlarca yapılması planlanan eserler bizleri bekliyor.

Dünya çapında teknolojik adımlar, dev yatırımlar ve geri adım atmayan bir yönetim anlayışı ile geleceğin Türkiyesi Kızıl Elma ile Türk Dünyasına göz kırpıyor.

Ekonomik açıdan bakıldığında Mehmet Şimşek ve ekibi, hele de Merkez Bankası’nın başına geçirilmesi beklenen ekonomist ve mühendis Hafize Gaye ERKAN’ın geçmişini incelerseniz durumun ciddiyetini daha net idrak edebilirsiniz.

O halde bize de ''Haydi Türkiye Büyük TURAN’a demek düşer.

YORUM EKLE