Z kuşağı Ve Atatürk....

Sözde değil, özde Atatürk(çü) olmak ''Z Kuşağı''nın en asli görevidir...

Neden Atatürk ?

Çünkü Metehan'dan günümüze Türk kimliğini korumaya çalışan ve bu mücadeleyi son nefesine kadar tüm varlığıyla taşıyan lider bir kişiliktir ATATÜRK...

Türk varlığını hiçbir kıymete değişmeyen hakiki bir Türk Milliyetçisidir ATATÜRK...

"Ne Mutlu Türküm Diyene'' derken bu düşüncesinin genel çerçevesini çizmiştir...

''Beni Türk hekimlerine emanet edin'' derken dahi, Türk gençliğine güvenini ve vasiyetini dile getirmiştir.

''Ben sporcunun zeki, çevik aynı zamanda ahlaklısını severim'' sözüyle ahlaki değerlerin önemine vurgu yapmıştır.

Kendini hem Atatürk Gençliği görüp, hemde ecnebi ülkelerde yaşam hayalleri kurmak, acaba nasıl bir düşünce akımıdır...

Bu tıpkı Mevlana ve Yunus Emre sözleriyle sahnede şov yapanların, sahneden indiğinde bukalemun gibi girdikleri her ortamlara ayak uydurmasına benzer. Ya da muayenehanesinde hastasına sigaranın zararlarından bahseden bir hekimin, hemen kapının önünde ağzında sigara ile görüntü vermesi misali...

Bence ''Z kuşağı'' diye adlandırılan uydurma ve yabancı patentli bu reklam kuşağı, gençliğe en ufak bir katkı sağlamayacağı gibi, zararları telafi edilemeyecek kadar büyük olacaktır.

Görüntü itibarıyla bir muhalif, düşünce itibarıyla aklı ve idealleri karışmış bir gençliktir.

Z kuşağı adı altında gençliğe farklı bir yol tarifi yapılıyor. Aklı sıra zeki, sorgulayıcı ve modern bir yaşam kuşağı olarak adlandırılan ‘’ Z Kuşağı ‘’ umarız ki kaotik bir senaryonun kurbanı olmaz…

Çalışkan ve gelişmeye açık bir gençlik reklam ve vitrinleşme çalışmalarıyla farklı boyuta oturtulmaya çalıştırılırsa, bunun neticesi beklenen değil, art niyetlilerin beklenilen gençliği olarak karşımızda belirebilir. Yani bunun tam manası; yüz binlerce genç bu kuşağı temsil ediyorum inancıyla beklide birkaç gruba farkında olmadan destek olmuş olacaklardır.

Lafı uzatıp gevelemeye gerek yok sevgili okurlar; deizm ve serbest yaşam denen kuralsızlığın içine atacağımız gençliği ileride nasıl toparlayabiliriz diye düşünenler vardır sanırım.

Unutmayalım ki, teknoloji çağı dediğimiz bu önümüzdeki yüzyıl, beyin fonksiyonları ve düşünsel aktiviteler bir bilgisayar yazılımı misali verilerin gerekli yerlere kodlanması ile yaşanacaktır.

Anlayacağınız geri dönüşü imkansız bu yol, ya kurtuluşa yada felakete çıkacaktır.  Tercih var mı ? derseniz…

Elbette var..

Gençliği bu korsan senaryonun ,içinden çekip almaktır…

Umarız ki bu gençlik, bir kuralsız etiket yada siyasi aksiyonun pistonları niyetine kullanılmaz...

YORUM EKLE